20 Eylül 2013 Cuma

O "Meşhur" Arma...

19 Mayıs Üniversitesi...

   Malum isminin nerden geldiği,ne için geldiği belli.Üniversiteli birinin bilmemesi imkansız fakat ben yine de söylemekte yarar görüyorum.

   Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Samsun'a çıkışının tarihidir "19 Mayıs" 1919.E malum Samsun'un da simgesidir Atatürk'ün atıyla birlikte şaha kalkmış o "meşhur" heykel.Samsun'da nerdeyse tüm kuruluşlarda o "meşhur" heykelin oluşturduğu simge vardır.Samsun'un,ilk ve en büyük üniversitesinde de o "meşhur" heykelin oluşturduğu "meşhur" simge vardır tabi.Ama görün bakın ki o "meşhur" heykeli Türkiye'ye ve hatta mazisiyle dünyaya tanıtan şehrin "Tek" takımı Samsunspor kimsenin aklına gelmez.

İş adamlarının ve siyasilerin duyarsızlığına alıştık.
O "meşhur" simgeyi kullanarak kurulan sivil toplum kuruluşlarının duyarsızlığına da alıştık.
Samsun firmalarının ve kooperatiflerin duyarsızlığına zaten alıştık... Ama benim alışamadığım ve akıl sır erdiremediğim bir yer var;

   O başlıktaki üniversite...
Adını Ulu Önder'in Samsun'a çıkışından alan,simgesini o "meşhur"  heykelin oluşturduğu üniversite...

   Armasında Ulu Önder'i taşıyan tek kulüp olan Samsunspor'un,yine simgesinde Ulu Önder'i barındıran tek üniversite olan 19 Mayıs Üniversitesi'nde bu kadar pasif olması,gençlerin hakim olduğu bir yerde bu kadar etkisiz olması,dedim ya ne akla ne hayale sığıyor.

   ATATÜRK'lü Arma'yı,ATATÜRK'ün Şehri'nde ve ATATÜRK'ün Ruhu'yla kurulmuş bir üniversitede şaha kaldırmak biz Samsunsporlu üniversitelilere düşmektedir.Ya da nasıl demeliyim,Üniversiteli Samsunsporlulara yani ÜNİ-SAM'a düşmektedir.

   Daha ne diyeyim ki Allah yüzümüzü kara çıkarmasın.



                                                 Yavuz Yeşilada / Atsız Adam

1.MECLİS VE 2.MECLİS

   Brinci Meclis,bilindiği gibi olağanüstü meclis,yani savaş meclisiydi.Doğal olarak o günün şartlarında Mustafa Kemal bazı kriterleri ikinci meclisteki gibi keskin çizgilerle belirlememişti.Birinci mecliste olanlar ikinci mecliste neden yoktu?Mustafa Kemal  Türk Milleti'ni kandırmış mıydı?Şimdi bir kaç alıntı ve araştırmalarımla Birinci Mecliste olanların İkinci Mecliste neden yer almadığını örneklerle açıklamaya çalışacağım.

    Birinci Meclis'in özelliklerine ve içinde bulunanlara bir bakalım;
Savaş meclisiydi ,olağanüstü meclisti ve kısmen Osmanlı zihniyetini yansıtan bir meclisti.Bu meclistekiler kurtuluşu istiyorlardı.Farklı bir kaç çatlak ses(Mandacılık) çıksa bile ortak amaç kurtuluştu.Ama esas olan hangi kurtuluştu,kimin kurtuluşuydu?Birinci Meclis'e bakılırsa kurtuluş Osmanlı'ya ve İslam'a olmalıydı.Oysa Mustafa Kemal'e göre kurtuluş tekti.Kurtuluş Yüce Türk Milleti'neydi.Türk Milleti kurtulursa İslam da kurtulacaktı.Öyle ya bizi asıl vuran Arap İsyanı değil miydi!?O yüzden Osmanlıcılık da Osmanlı da kurtarılamazdı.Mustafa Kemal'in bu fikre tabi olması şüphesiz ki İttihat ve Hürriyet yanlısı olmasıydı.Neyse,şimdi bir alıntı ile Birinci Meclis'in içinde bulunan gerici zihniyeti ve mebuslarını anlatayım.Şüphesiz büyük yarar var:

Tarih: 30 Aralık 1920
Yer: Ankara,Birinci Büyük Millet Meclisi

   Bursa Milletvekili Dr.Emin Erkul Bey,kısaca "frengi kanunu" adıyla bilinen yasa tasarısı hakkında konuşma yapıyordu.Ankara o yıllar sadece düşmana karşı mücadele vermiyor,Anadolu tifüs,kolera,tifo gibi hastalıklarla kırılıyordu.Frengi Hastalığı* çok yaygındı.O zor günler de bu salgın hastalıkların önüne geçebilmek de meclisin gündemindeydi.Ama Birinci Meclis'teki bazı bağnaz din adamları zorluk çıkarıyordu."Hastalık mikrop yüzünden değil,Allah'ın takdiri" diyorlardı.Yasa teklifinin görüşülmesine engel olmaya çalışıyorlardı.

Başaramadılar!
Yasa teklifi  Meclis Genel Kurulu'na geldi.

   Bursa Milletvekili Dr.Emin Erkul Bey, yasanın neden acilen çıkarılması gerektiğini anlatmaya başladı."Kadınların muayene edilmesi büyük sıkıntılara yol açıyor" dedi ki,bazı hocalar sıra kapaklarına vurarak

bağırmaya başladılar,"Müslüman kadınlar muayene edilemez".Neyse,yine uzlaşma sağlanabilsin diye orta yol bulunmak istendi.Yasa teklifi şöyle değiştirildi;"Kat-î lüzum  hasıl olmadıkça,bakire kızlar muayeneden muaf tutulur".Değişiklikten sonra Dr.Emin Erkul Bey  konuşmasına devam ediyordu ki,yobaz din adamları bu sefer "Kadınların muayene edilmesi bölümü tamamen kaldırılsın" diye bağırmaya başladı.Sabrı taşan Dr.Emin Erkul Bey "Köhnemiş beyinler istiyor diye,halkımızın ölmesine bir insan olarak,bir hekim olarak seyirci kalamam" deyince ortalık karıştı.Din adamları Dr.Emin Erkul Bey'in olduğu kürsüye yürüdüler  ve yaka paça aşağı alıp bir güzel dövdüler.

   Kimdi bu Birinci Meclis'teki köhnemiş beyinler peki;
Kastamonu Milletvekili Hoca Tevfik , Ankara Milletvekili Şeyh Şemseddin , Yozgat Milletvekili Hasan , Konya Milletvekili Hoca Fehmi ve Ankara Milletvekili Hacı Mustafa..Ayrıca bu isimler Konya'da Milli varlığa düşman isyan olan Delibaş İsyanından tutun cephedeki mehmetçiği arkadan vurmayı amaçlayan ingiliz destekli Anzavur Ayaklanmasında da ismi geçenlerdi.

Bitmedi!

   Bir de , Mustafa Kemal cephedeyken,milletvekilliğini düşürme gayreti vardı.Yasa teklifi hazırladılar."Milletvekili olabilmek için beş yıl aynı yerde ikamet etmek zorunludur".Mustafa Kemal ve arkadaşları yaşamları boyunca cepheden cepheye koşmaktan değil beş sene iki sene bile aynı yerde ikamet edememişlerdi.Amaç farklıydı tabi!

Ne diyorlardı?
Birinci Meclis'te demokrasi vardı,Mustafa Kemal demokrasiyi katletti.
Demokrasi buysa Katl-i Vacipti..!

Bakın hele..!

   "Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığında yanında bulunan silah arkadaşları,mecliste neden bulunmadılar ve ya kimi çevrelere göre bulunmalarına Mustafa Kemal neden izin vermedi" gibi bir kaç basma kalıp cümleyi de duymuyor değilim çevremde.

Gidiniz bakınız..

  Samsun'un tam merkezinde Kurtuluş Yolu(Tütün İskelesi) üzerinde bulunan balmumu heykellere ve anılara.Paşa'nın yanında Samsun'a çıkan silah arkadaşları anlatıyor:Paşa Hazretleri ile Samsun'a çıktığımızda Milli Mücadeleyi başarıyla sonuçlayacağımız inancı hiçbirimizde yoktu.O inanç sadece Paşa Hazretleri'nde vardı.

   İşte durum böyleyken,bu bağnaz zihniyettekileri,bu ülkü ve inanç eksikliği taşıyanları İkinci Meclise alıp da İnkılap ve Devrimleri nasıl gerçekleştirecektik.Sorarım Size..!?





                                                              Atsız Adam / Yavuz Yeşilada


14 Eylül 2013 Cumartesi

HISIM ESAD,HASIM ESED


   Esad kim Esed kim?Bilmeyenler farklı kişilermiş zannediyor.Yok artık abartıyorsun diyebilirsiniz fakat ne yazık ki Esad ile Esed'i farklı kişiler zannedenleri gözümle gördüm.

   Esad,Tayyip Erdoğan'ın sevgili kardeşiydi.Esad'ın yönettiği millet Türkiye Milleti'yle(!) kardeşti.Esad ile ortak ülke kararları alınabilecek kadar,ortak bakanlar toplantısı yapabilecek kadar sıkıfıkıydı.Esad mazlumların yanındaydı,Müslüman dünyasının dik duruşlu liderlerindendi.Ama Esad öldü!Tayyip Erdoğan'ın can dostu Esad,kardeşi Esad öldü!Otopsisi yapıldı.Ölüm sebebi BOP'tan sebeblerle geçiştirildi.Yerine "Esed" diye biri geldi.Zalim mi zalim,vicdansız mı vicdansız,diktatör mü diktatör.Arap Baharı ama aslında "İsrail Yaz'ı" olan ayaklanmaların etkisiyle Suriye de karıştı.Esed durun dedi olmadı.Yapmayın dedi olmadı.Baktı olaylar büyüyor,dış destekle de ülke karıştırılıyor;anında silahlı müdahelede bulundu.Tabi bu işleri daha da karıştırdı.Hizbulşeytan'ı da oraya koştu,El Kaidesi de.El Kaide'nin derdi normal şartlarda Müslüman olmayanlarla iken,istisnalar El Kaide'yi bozmaz diyerek bu sefer Müslüman kanı akıtmaya başladı.Hizbullah'ın pardon Hizbulşeytan'ın derdi İsrail'ken bir anda kendini Suriye'de Müslüman'ın kanına girerken buldu.Bu savaş biter mi derseniz orası biraz zor.Bu savaş "Esed" ile Muhaliflerin savaşı değil,bu savaş ABD,İsrail,Avrupa ile Rusya,Çin,İran'ın başını çektiği 3.Dünya Savaşı'nın provası.Daha provasında bu kadar Müslüman kanı akıyorsa savaş gerçekten mecbur kalınmadık sürece sadece bir katliammış.

 Valla kim gider kim kalır  bilemem.İki ucu BOP'lu değnek derler bizim orada.Varın siz düşünün gerisini.



            

           

                                                                      Atsız Adam / Yavuz Yeşilada



15 Ağustos 2013 Perşembe

Ümmet Ayıran Ümmetçilik !

 Konuma kısaca,açıklama yapmadan gireceğim.Zaten günümüzde olanları herkes görüyor,biliyor.Benim derdim kendilerini İslamcı,Ümmetçi gösterenler.


   Ümmetçilik birleştiriciyse,o zaman Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya,Orta Doğu'dan Güney Asya'ya,Güney Asya'dan Kafkaslara,Kafkaslardan Doğu Türkistan'a kadar uzanmalıdır bu fikir.Amaa..Müslümanım diyenler sadece Kuzey Afrika'da Mısır'ı görürse,Orta Doğu'da Filistin ve Suriye'yi görüp,Irak'ta Kerkük'ü görmezse,yine Suriye'de El Nusracıları görüp,Esad'ı görüp,oradaki Türkmenleri görmezse,yine Suriye,Mısır ve Filistin'i görenler Doğu Türkistan'daki zulümleri görmezse,ne onların Ümmetçiliği inandırıcı olur ne de Müslümanlıkları.Kaldı ki Suriye'de Mısır'da Müslüman(!) Müslümanı(!) katlediyorsa,onlara Allah'ın rahmeti için dua etmek hangi akla sığmaktadır.Yüce kitap Kuran'da "Allah'ın verdiği canı sadece Allah alır" derken,kendi çıkarları için Müslümanın canına kıyanlara Allah'tan rahmet beklemek münafıklık değil midir?Eğer dua edeceksek,Allah'ın rahmeti ve yardımını bekleyeceksek,Kerkük ve Doğu Türkistan için Allah'a dua edelim.Çünkü;orda Müslümanı Müslüman değil,İslam ve Türk düşmanı Çinliler katlediyor.Doğu Türkistan'da Kuran okuduğu için öldürüleni sırf Türk diye görmezden gelirseniz,ne sizin inandırıcılığınız  kalır,ne de üzerinizde Allah'ın rahmeti . !  Saygılar...




                           BAYRAĞIM GÖĞ'ÜN MAVİ GÜLÜ,AY YILDIZIM SEN

                                  YURDUM TÜRKMEN ELİ,CAN ÖZÜM SEN

                                  SOYUM SOPUM TÜRKOĞLU,YÜZÜM SÜRDÜĞÜM İZİM SEN

                                  OY MEN ÖLMÜŞEM,GAVİM GARDAŞ NERDESEN






       Atsız Adam / Yavuz Yeşilada

İslam ve Müslümanlar


   Müslüman,Mümin kelimesinden türemiştir.Mümin demek,Allah ve onun elçisi son Peygamber Hz.Muhammed ( S.A.V) 'in yolundan gitmektir.Ben Peygamberimiz zamanındaki ve bugünün Müslümanlarının ne kadar Müslüman olduklarını aklımın yettiği kadar örneklerle açıklamaya çalışacağım.


   İlk olarak Peygamber efendimizin dönemine gittiğimizde,Peygamberimizin vefat ettiği gün,daha defin işlemleri bile gerçekleşmeden karışıklık çıkıyor.Bu nasıl Müslümanlıktır tabi kararı size bırakıyorum.Tabi bu karışıklık sonucunda acilen ve mecburen Hz.Ebu Bekir ilk halife seçiliyor.Hz.Ali  dönemine geldiğimizde ise otorite için Hz. Hasan ve Hz.Hüseyin'i katleden Muaviye ve Yezid zihniyetinin hakim olduğunu görüyoruz.Günümüze geldiğimizde ise Muaviye ve Yezidlerin yok olmadığını,yüz değiştirerek Müslümanız dediklerini görüyoruz.Mısır'da Mursi yandaşları ve karşıtları birbirlerini vuruyor.Suriye'de Esad yandaşları ve Muhalifler birbirlerini katlediyor.Esad,ayaklananları otorite sağlamak için acımasızca öldürüyor,muhalifler ise Esad yanlılarını sanki Allah düşmanı görüyor.Boynunu kesiyor ve çocukları asıyor.Öldürdükleri Esad yanlılarının kalbini çıkarıp yiyor.Bu da bana Hz.Hamza'yı şehit eden Vahşi'yi aklıma getiriyor.Malum Vahşi de Hz.Hamza'yı öldürdükten sonra kalbini söküp yemişti.Mısır'da Mursi otoritesinin derdine düşüp ülkeyi karıştırıyor,sonucunda darbe geliyor ve yine Müslümanlar birbirlerini vurarak Peygamber'in uğruna pervane olduğu Ümmetine en büyük zararı veriyor.Şimdi kimse Yahudiler'i suçlamasın.İslam'ın düşmanı Yahudiler demesin.Yahudilerin 1945'te İsrail'in temellerini attığından günümüze kadar akıttığı Müslüman kanı,Müslümanların "Arap Baharı" adı altında akıttığı Müslüman kanının yanında devede kulak kalır.

   Kısacası,İslam'ın düşmanı ne Hristiyanlar ne Museviler ne de Yahudilerdir.İslam'ın en temel düşmanı ne yazık ki Müslümanlardır(!) .



                        ALİMİN UYKUSU CAHİLİN İBADETİNDEN DAHA HAYIRLIDIR
                                                   (Hadis-i Şerif)


                                                                              Atsız Adam / Yavuz Yeşilada